01 Temmuz 2024, Pazartesi
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Suç-lamak



Başkalarını suçlamayı seviyoruz. Bu bir tür hobi ve bu konuda yalnız olmadığımızı görebiliyorum.

Evde yalnız olsak bile kafanızı dolap kapağına vurursanız, bunun nedeni başka bir pislik tarafından açık bırakılmış olmasıdır. Çocuğumuza odada koşma derken sizi hiç dinlemeyip koşup düşüp kafasını sehpanın köşesine vurduğunda bile çocuğu kucaklayıp “Al sana, al sana.!” diye sehpayı döven de biziz. Başka biri farkında olmadan bizim hayal kırıklıklarımız için mükemmel bir kurban oluyor.

Her fatihin el kitabının en meşhur ilk bölümü, bölmektir. Korkutucu bir şekilde, bugün etrafta başkalarını suçlamaya yönelik ortak refleksimizi hevesle kullanan pek çok fatih adayı var. Bölünmeyi körüklemek kolaydır ve kendi çıkarlarına hizmet etmek için mükemmel bir sis perdesidir. Bu hem hemen herkes için çok açık, hem de üzgün olduğumuzda ve tamamen onaylanmış “suçlanacak biri” sunulduğunda unutmamız çok kolay.

Albayrak, ‘Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı’ tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, göreve geldikleri ilk günden beri, politikaların en başına enflasyon ile mücadeleyi koyduklarını söyledi. Her seferinde enflasyon ile mücadele ve fiyat istikrarının tek başına kurumların, bakanlıkların ya da devletin yürütebileceği bir mücadele olmadığını söylediklerini aktaran Albayrak, şunları kaydetti:

“En büyük holdinglerimizden, sanayicimize, perakendecilerimizden küçük esnafımıza, sivil toplum kuruluşlarımızdan vatandaşlarımıza kadar 81 milyonun omuz vereceği bir mücadele olmazsa bu işin inanın hep bir tarafı eksik, hep bir tarafı yarım kalacaktır. İşte bu yüzden bu programı kurgularken ilk günden beri ‘Enflasyonla Topyekun Mücadele’ adını koyduk.”

Haydi şimdi düşünün: Benim enflasyon ile doğrudan nasıl bağlantım olabilir? Para basmıyorum, tüccar değilim, sanayici değilim, alt tarafı geçinmeye çalışan bir vatandaşım. Ama şu kadarını biliyorum:

-Enflasyonla mücadelede kısa dönemde talep düşürücü uzun dönemde arz artırıcı politikalar uygulanmalıdır. Çünkü arz esnekliği uzun dönemde daha yüksektir.

-Kısa ve uzun dönemde amaç arz talep dengesini sağlamaktır.

-Enflasyonla mücadele kısa dönemde talep kısıcı yani daraltıcı maliye politikaları uygulanmalıdır.

Şimdi sorum şu, “Enflasyonla Topyekun Mücadele” sözü nedeniyle ben niye suçluluk duyuyorum? Ya da neden beni enflasyonun nedenlerinden biri gibi gösteriyorlar? Tabii ya, daha girişte söylemiştim, her ne kadar tek suçlu biz olsak da “başkalarını suçlamayı seviyoruz”.

Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, aynı fikirde olsak da olmasak da her yerde herkesin işini yapmasına muhtacız. Yine de fatihler, dışarıda suçlanması ve yenilmesi gereken tehlikeli, farklı kabileler olduğu konusunda ısrar ediyorlar.

Şöyle de düşünebilirsiniz. Etrafımızda 7 değişik dil konuşan, 7 değişik alfabesi olan (Latin, Yunan, Kiril, Arap, Fars, Gürcü, Ermeni) komşularımız var ve devletimiz hiçbirini bizim dostumuz olarak görmüyor. Bizler ise bu yedi değişik koşularımız ile çoktan akrabalık ilişkileri kurmuş ve asırlardır dostluğumuzu ve akrabalığımızı pekiştirmişiz. Aramızda bir sorun var ise de Devletimiz “sorunu onlar çıkardı” deyip kenara çekilmekte ustalaşmış gibi. Nedeni ise basit. Devlette görev almış olan bu kişiler, çocukken odada koşma dendiği halde düşüp başını sehpanın köşesine vurduğunda gördü ki, annesi onu değil sehpayı dövüyor.

Başkalarını suçlama, çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir:

Psikolojik Faktörler:

Yansıtma: Kendi olumsuz duygularımızı ve hatalarımızı başkalarına yansıtma eğilimi gösterebiliriz. Örneğin, öfkeli hissediyorsak, bu öfkeyi hak etmediğini düşündüğümüz birine yönlendirebiliriz.

Sorumluluktan Kaçınma: Hatalarımızın sonuçlarıyla yüzleşmek yerine, onları başkalarına yüklemeyi tercih edebiliriz. Bu durum, benlik saygımızı koruma veya zor duygularla başa çıkma mekanizması olarak işleyebilir.

Düşük Özgüven: Kendimize yeterince güvenmediğimizde, hatalarımızın sorumluluğunu üstlenmek zor gelir. Bu nedenle, suçu başkalarına atarak kendimizi daha iyi hissetmeye çalışabiliriz.

Sosyal Faktörler:

Toplumsal Normlar: Bazı toplumlarda, hatalı davranışlardan dolayı başkalarını suçlamak yaygın bir norm olarak kabul edilebilir. Bu durum, bireysel suçlama eğilimimizi pekiştirebilir.

Grup Dinamikleri: Bir grup içindeyken, kendimizi korumak veya gruba aitlik duygusunu güçlendirmek için diğerlerini suçlamaya daha yatkın olabiliriz.

Suçlama davranışının sonuçları:

İlişkilerde Zarar: Sürekli suçlama, aile, arkadaşlık ve iş ilişkilerinde gerginlik ve çatışmaya yol açabilir. Güven zedelenebilir ve iletişim kopuklukları yaşanabilir.

Stres ve Kaygı: Suçlama ve öfke duyguları, stres ve kaygı seviyelerini yükselterek genel ruh halimizi olumsuz etkileyebilir.

Kişisel Gelişimde Engel: Hatalarımızdan ders çıkarmak ve kendimizi geliştirmek için, öncelikle sorumluluğu üstlenmemiz gerekir. Sürekli suçlama ise bu süreci engelleyerek kişisel gelişimimizi sınırlar.

Suçlama eğilimini yönetmek için:

Kendi Duygularımızı Fark Etmek: Suçlama isteği duyduğumuzda, öncelikle bu duygunun kaynağını anlamaya çalışmalıyız. Kendimizi nasıl hissediyoruz? Ne gibi ihtiyaçlarımız var?

Sorumluluk Almak: Hatalarımızdan kaçınmak yerine, onlardan ders çıkarmayı ve kendimizi geliştirmek için bir fırsat olarak görmeyi deneyebiliriz.

Empati Kurmak: Kendimizi başkalarının yerine koyarak, onların bakış açılarını ve duygularını anlamaya çalışabiliriz. Bu sayede, daha anlayışlı ve affedici bir tutum takınabiliriz.

İletişim Becerilerini Geliştirmek: Düşüncelerimizi ve duygularımızı açık ve net bir şekilde ifade etmeyi öğrenmek, suçlamaya başvurmadan önce alternatif çözümler bulmamıza yardımcı olabilir.

Gerekirse Uzman Desteği Almak: Suçlama davranışının altında yatan daha derin problemler olduğunu düşünüyorsak, bir psikolog veya terapistten yardım almak faydalı olabilir.

Matematik, günlük hayatımızda her alanda karşımıza çıkan temel bir bilim dalıdır. Düşünme becerilerimizi geliştirmemize, problem çözme yeteneğimizi artırmamıza ve mantıklı çıkarımlar yapmamıza yardımcı olur. Ayrıca, matematiksel becerilerimiz sayede daha iyi analizler yapabilir, daha net kararlar verebilir ve daha yaratıcı çözümler üretebiliriz.

Matematik, sadece bir bilim dalı değil, aynı zamanda bir düşünme ve problem çözme aracıdır. Matematik becerilerimizi geliştirmek, sadece akademik başarımızı değil, aynı zamanda günlük hayatımızdaki başarımızı da etkiler.

Bu kadar tehlikeli bir ders, gençlerimizi düzgün düşünmeye hatta hiç istenmeyen sorgulamalar yapmasına yönlendirebilir. Bu nedenle genç zihinler, elden geldiğince matematikten uzaklaştırılmalı, yaşamında hiç kullanmayacağı integral dahil tüm formüller müfredattan kaldırılmalıdır.

Unutmayalım ki, hatalar hepimiz için bir öğrenme fırsatıdır.

Tabii hata nedir biliyor ve görebilecek kadar eğitimli iseniz.

https://servetbasol.com

 

Suç-lamak

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000