Başlıktaki cümle bir haber değil. Gerçek bir bilgiye de işaret etmiyor. Sadece bir şaka, bir ironi. Daha doğrusu paylaşımı yapan bunu böyle anlamamızı, gülüp geçmemizi; hatta kıvrak zekasını da takdir etmemizi bekliyor. Ben bu gülünç ironiyi anladım. Ama, yapanı takdir edemedim.
Evet, kırk bir şirketten maaş aldığı iddiasıyla ve Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu olmasıyla ünlenen, THY Basın Müşaviri Yahya Üstün’den söz ediyoruz. Çünkü geçtiğimiz hafta, sosyal medyada yaptığı iki paylaşımla yine kendinden çok söz ettirdi.
İlk paylaşımında, Miami Beach'ten Lamborgini marka lüks ve pahalı bir aracın fotoğrafını gördük. İkinci paylaşımında, arka planda THY logolu bir uçak fotoğrafı ve bu fotoğrafa monte edilmiş bir Yahya Üstün vesikalık resmi ile “YAHYA ÜSTÜN UÇAK ALDI” yazısı vardı.
Paylaşımın altında ise, Odatv nin Miami Beach fotoğrafını paylaşarak yapmış olduğu haberdeki “AKP'li siyasetçilerin son dönemlerdeki lüks yaşantıları Türkiye gündemindeki yeri korurken yeni bir olay dikkat çekti...Türk Hava Yolları Basın Müşaviri Yahya Üstün'ün Miami Beach'ten Lamborghini marka bir aracın fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaştı.” Cümleleri vardı. Anlatımım biraz karışık oldu galiba. En iyisi tweet imajını aşağıya alıntılayayım.
İki paylaşımı da görür görmez, “adam dalgasını geçiyor” dedim! Çünkü, birinci paylaşımda aklı sıra kendisinin Miami Beach’de Lombargini marka “lüks aracı ile olduğu algısını”, ikinci paylaşımda ise kaynağını bilmediğimiz yukarıdaki fotoğrafın altına, Odatv haberindeki cümleleri eklemek suretiyle “uçak aldığı algısını” oluşturmaya çalıştığı apaçık ortadaydı.
Doğal olarak ciddiye alınmadı bu paylaşımlar, ama tepki çekti. Çünkü, THY Basın Müşaviri Yahya Üstün, aklı sıra ironi yaparak siyasi mesaj veriyor ve bu vesileyle, son dönemlerde medyada yer alan istakoz, pahalı saat, astronomik maaş, huzur hakkı haberlerini ve yorumlarını da tiye alıyordu.
Diğer yandan, bu abuk subuk paylaşımlar, bence basın danışmanı olduğu THY’nin marka değerini zedeleyen paylaşımlardı. Ama kimse bu yönüyle konunun üstünde durmadı. Uzmanı değilim. Ben de durmayacağım. Fikrimi söyleyip geçiyorum.
Uzmanlık alanımdan yola çıkarak, müfettiş gözüyle baktığımda ise, bu paylaşımları başka bir nedenle, sakıncalı buldum. En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Normal şartlarda kurumsal bir şirketin basın müşaviri bu tarz paylaşımlar yapamaz. Eski THY de olsaydı, çoktan kendisini kapının önünde bulmuştu. Ya da şirket üst yönetiminin başlattığı bir soruşturmaya maruz kalmıştı. Anormal bir dönemde yaşadığımız için meselenin bu yönünü de es geçiyorum.
Ama yaptığı yanlışı izah edelim. THY çapındaki kurumsal şirketlerde görev tanımları ve prosedürler vardır. Çalışanlar asla bunlara aykırı davranamazlar. THY de Basın Müşaviri koltuğunu işgal eden Yahya ÜSTÜN de yapacağı açıklamalarda, kendi görev ve sorumluluklarını düzenleyen prosedür ve görev tanımlarında belirlenen kural ve sınırların dışında açıklama (paylaşım) yapamaz. Algı oluşturma amaçlı “Photoshop” içeriklerinde, THY kurumsal kimliğini ve logosunu kullanamaz.
***
Şimdi gelelim, yazının başında değindiğim 41 maaş ve Kartal İmam Hatipli olma meselesine. “Bunlar medyada çok yazıldı, söylendi hiçbir faydası olmadı.” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Amacım bu haber ve yorumları harmanlayıp, size yeniden anlatmak ve aynı iddiaları tekrarlamak değil elbette. Ben yine konuya müfettiş gözüyle bakıyorum ve farklı şeyler söyleyeceğim.
Önce Yahya Üstün’ün THY ye nasıl intisap ettiği konusunu hatırlayalım. Herkese açık kaynaklardan, Yahya Üstün’ün, Kartal İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra, Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun olduğunu biliyoruz. Stajyer öğrenci olarak girdiği ATV nin önce Londra Temsilciliği'nde işe başlamış; ardından ATV Avrupa'nın Genel Yayın Yönetmeni olmuş ve 2016 yılında Basın Müşaviri olarak, Türk Hava Yollarına intibakı yapılmış. Hain 15 Temmuz darbesi için “politik huzursuzluk” tanımlaması yaptığı o yıldan beri bu görevde. Bu özetten, bütün kariyer yapılanmasının hepi topu 5 sene içinde gerçekleşmiş olduğunu anlıyoruz.
Bu 40 şirketten maaş alma iddiası gündeme geldiğinde kendisi, “Kaynak Holding ve alt şirketlerindeki Yönetim Kurulu Üyeliği görevim için toplam 7.000 TL maaş almaktayım” diye açıklama yapmıştı.
İddia konusunda, TMSF tarafından da bir açıklama yapılarak: “aynı grupta yer alan şirketlere ortak bir yönetim oluşturmak amacıyla aynı kişiler atanmakta, bununla birlikte bu kişilere atandığı grup ve şirket sayısına bakılmaksızın tek bir şirketten ödeme yapılmaktadır” denilerek, Yahya Üstün’ün tek maaş alıyorum açıklaması teyid edilmişti. Ayrıca, “atanan kişiler, konusunda uzman, kamu ve/veya özel sektör tecrübesi bulunan, aynı zamanda mali ve hukuki konularda deneyimli, yetkin ve güvenilir kişiler arasından seçilmektedir” denilerek, dışarıdan atama yapma gerekçesi de ortaya konulmuştu. Sonuç olarak, Yahya Üstün’ün 40 tane şirkete kayyım olarak atandığı hususu TMSF tarafından teyit edilmişti. Şimdi bu kayyım olma konusunu irdeleyelim.
Kayyım en basit tabirle başkasının işini yapmak için atanan, görevlendirilen kişi demektir. Ama kayyımlık bu tanımdaki gibi basit bir iş değildir. Belirlenmiş kuralları ve gereklilikleri vardır. Bu nedenle, şirketler söz konusu olduğunda, kayyım görevlendirmesi işini yetkili Asliye Ticaret mahkemeleri yapar. Eğitimi, tecrübesi uygun olan ve elinde, kayyımlık yapabileceğine dair mesleki sertifikası olan adaylar arasından seçerek yapar. Biz Yahya Üstün’ün bu kayyım niteliklerine sahip olup olamadığını bilmiyoruz. Ama atamanın TMSF tarafından yapıldığını biliyoruz.
TMSF açıklamasına ve kendi müktesebatıma dayanarak, herhangi bir kişinin kayyım olarak atandığı şirketi yönetebilmesi için, yönetim, hukuk, mevzuat, iktisat, işletme, muhasebe, ticaret, üretim, lojistik, vb. alanlarda belli bir eğitiminin ve tecrübesinin olması gerektiğini biliyorum. Bu nedenle, İletişim fakültesi mezunu Yahya Üstün’ün, hangi tecrübesi ve eğitimiyle bu şirketlere kayyım olarak atandığını ve görevdeyken bu 40 şirketin bütçeleri, finansmanı ve İK politikaları konusunda kayyım yetkisini nasıl kullandığını merak ediyorum.
Bence bu soruları Yahya Üstün de kendi vicdanında sorup, cevaplamamış olmalı ki; “ben kayyım şirketlerinde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum” diyebiliyor. Halbuki, kayyım olmanın vebali çok büyük. İzan ve vicdan sahibi hiçbir insan, üç-beş TL için bu vebalin altına girmez.
Ayrıca ben bu olaya kurallar ve prosedürel gereklilikler penceresinden de bakıyorum. Zira THY İK Prosedüründe, “Başka iş ve hizmet yasağı başlıklı bir kural var.” Huzur hakkı alınan postlar ve izin alınarak yapılan akademik çalışmalar dışında, THY de çalışan bir “işçi” normal mesaisini ve konsantrasyonunu şirkete vermek zorundadır. Ekstra olarak, başka hiçbir işte çalışamaz.
Birilerinin kayyımlık işte! ne çalışması? dediğini duyar gibi oluyorum. Hemen cevap vereyim. Kayyımlık ücret karşılığı yapılan bir iştir. Hele ki; şirket yönetmekle görevlendirildiyseniz, durumuna göre, oldukça yoğun dikkat ve uzun mesai gerektiren bir iştir.
Peki THY Basın Müşavirliği? Kolay bir iş midir? Yoğun dikkat ve mesai gerektirmiyor mu? Elbette gerektiriyor. Basın-yayın organlarında, veri dağıtım kanallarında ve benzer iletişim mecralarında dünya çapında bir şirket olan THY ile ilgili olarak çıkan haberleri anlık olarak izlemek, şirkete yönelik iddia ve suçlamaları gecikmeden cevaplamak, 24 saat takip ve dikkat gerektiren bir iştir.
Yahya Üstün’ün asli işi olan bu THY Basın Müşavirliği görevinde ne denli başarılı olduğunu ben şahsen bilmiyorum. Kendisini o koltuğa layık gören irade, neredeyse 8 yıldır önemli bir eksiğini, yanlışını görmemiş olacak ki; bugüne kadar görevden almadı.
Ama bu kadar önemli bir sorumluluk yüklenmişken, zaman bulup diğer 40 şirketi nasıl yönettiğini, hatta bu konuda ne kadar başarılı olduğunu şahsen ben çok merak ediyorum. Aslında, TMSF bünyesindeki bu şirketlerin akıbetlerini de çok merak ediyorum. Kaç tanesi hala faal? Faal olmayanlara ne oldu? Bu soruların cevapları da önemli.
Neyse biz konu dışına çıkmayalım ve kendisine soralım. Sayın Yahya Üstün: THY Basın Müşavirliği gibi, çok önemli ve yoğun mesai gerektiren bir makamda oturuyorsunuz. Yani THY’deki görev ve sorumluluğunuz çok büyük. Buna rağmen, önemsiz bir ücret için, 40 tane şirkette kayyımlık görevini neden kabul ettiniz? THY’deki asli görev ve sorumluluklarınızın yanı sıra bu şirketlere ayıracak, bütün görevlerinizi layıkıyla, vebal altında kalmaksızın yapacak kadar zamanınız var mı?
Ben tam bu satırları yazarken, odada açık olan televizyonda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde yaptığı konuşmanın bir yerinde:
“Türkiye olarak fırsat eşitliği, şeffaflık, hesap verilebilirlik, yenilikçilik ve liyakat gibi değerleri esas alan bir insan kaynağı kültürünü kamu ve özel sektörümüze yerleştirmenin gayretindeyiz… “
Diyordu…
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)